Vasiyetnamenin tenfizi davası , vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitini içeren davadır. Bu tespit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz.
Vasiyetnamenin yerine getirilebilmesi için vasiyetnamenin açıldığının ve iptali için yasada öngörülen sürenin geçtiğinin belirlenmesi gerekir. Vasiyetname usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. Vasiyetnamenin iptali davasında öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı araştırılarak vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihli şerhini içerir onaylı sureti getirtilerek, dosya içine konulması gerekir.
VASİYETNAMENİN TENFİZİ DAVASININ ŞARTLARI
- Miras Bırakan Tarafından belirli mal bırakılmış olması gerekmektedir.
Her şeyden önce vasiyetnamenin tenfizi ile belirli mal bırakmada karşılaşılır. Belirli mal
bırakma (vasiyet), mirasbırakanın bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bıraktığı
maddî anlamda ölüme bağlı tasarruftur
- Vasiyetnamenin Geçerli Olması gerekmektedir.
Vasiyetnamenin tenfizi için geçerli bir ölüme bağlı tasarrufun varlığı aranır. Bu noktada özellikle vasiyetname iptal edilmemiş olmalıdır.
Vasiyetin iptali için kanun üç ayrı süre öngörülmüştür. Ölüme bağlı tasarrufun iptali davası, bir, on ve yirmi yıllık hak düşürücü sürelere tâbidir. İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, miras sözleşmelerinde mirasın geçmesi (mirasbırakanın ölüm) tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, kötüniyetli davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer (TMK. m. 559/I)
- Vasiyetnamenin Açılmış Olması gerekmektedir.
Vasiyetnamenin tenfizinin istenebilmesi için uygulamada aranan şartlardan diğeri dava
konusu vasiyetnamenin açılmış olmasıdır. Vasiyetnamenin açılmasından maksat, mahkemeye
teslim edilen (TMK. m. 595) vasiyetnamenin çağrılan mirasçılar huzurunda hâkim tarafından
okunmasıdır. TMK. m. 596 gereğince, vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın
tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve
ilgililere okunur
VASİYETNAMENİN TENFİZİ DAVASININ TARAFLARI
Vasiyetnamenin tenfizi davasında davacı vasiyet alacaklısıdır. Vasiyetnamenin tenfizini
isteyen kimse, vasiyet alacaklısı için aranan şartlara sahip olmalıdır (TMK. m. 581)60
.
Vasiyet alacaklısının mirasbırakandan sonra ölmesi halinde kendi (vasiyet alacaklısının)
mirasçıları tarafından aynı dava açılabilir.
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Vasiyetnamenin tenfizi davası malvarlığı haklarına ilişkin davalara dâhildir. Şu halde,
HMK. m. 2 hükmü gereğince görevli mahkeme, dava konusunun değer veya tutarına
bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Vasiyetnamenin açılıp okunmasında ise sulh hukuk
mahkemesi görevlidir (TMK. m. 596/I)
Vasiyet alacağı mirasbırakanın ölüm anında doğar. Muacceliyet anı ise farklıdır. Vasiyet
alacağı, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya ret
hakkının düşmesiyle muaccel olur (TMK. m. 600/II). Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme
bağlı kazandırmayı öğrenmesinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tâbidir (TMK. m. 602).
Yani, on yıllık süre ölümle birlikte işlemeye başlamaz. Vasiyet borcunun daha sonra muaccel
olması halinde ise on yıllık süre muaccel olma tarihinden itibaren işlemeye başlar (TMK. m. 602).
Kısacası, vasiyet alacaklısının dava hakkı on yıllık zamanaşımına tâbidir. Vasiyetnamenin tenfizi
davasında da on yıllık zamanaşımı uygulanır.
Vasiyetnamenin tenfizi davasının hukukî niteliğine ilişkin değerlendirmeler burada da göz
önünde bulundurulmalıdır. Yargıtay’ın içtihadı gereğince, vasiyetnamenin tenfizi davası tespit
davası niteliğinde olduğuna göre bunun sonucunda verilen karar da tespit hükmü mahiyetindedir.
Vasiyetnamenin tenfizi davasında verilen karar sadece davanın tarafları bakımından kesin
hüküm niteliğindedir. Taraflar dışında ise kesin hüküm oluşturmaz.
.
Vasiyetnamenin tenfizi davasında kabul kararı verilmesi halinde hüküm şüpheden uzak ve
açık olmalıdır86. Yargıtay’a göre, “hüküm infazda tereddüde yer vermeyecek şekilde tapu ile ilgili
bilgileri, kimin hissesinin iptal edilip kimin adına tescile karar verildiğini gösterir açıklıkta
- HD. E. 2007/16699 K. 2009/1157, T. 02.02.2009 “Davaya konu 530 ve 141 nolu parseller de mirasbırakan adına kayıtlıdır. Mirasbırakan K1’ye ait 5.11.1982 tarihli vasiyetname 1.10.2002 tarihinde açılarak okunmuş ve iptal edilmemiştir. Vasiyetname halen geçerli olup dava konusu taşınmazlar da terekeye dahil olduğuna göre mirasbırakana ait vasiyetnamede hak sahibi olan davacının davasının kabulüne karar vermek gerekir…”
- HD. E. 2009/20058 K. 2009/20874, T. 24.12.2009 “Davacının tapuya tescile yönelik talebinin kabul edilebilmesi için vasiyet edenin terekesine ait olması şarttır…”
- HD. E. 2010/26 K. 2010/7444, T. 27.04.2010 “Davacı lehine düzenlenen vasiyetnamenin vasiyetçisi durumunda olan K1’nin, taşınmaz yönünden K4’nin mirasçısı olmadığı kesinleşmiş mahkeme kararı ile saptanmış olduğundan; düzenlediği vasiyetname dava konusu taşınmaz açısından hukuki sonuç doğurmaz. Zira, vasiyetçiye mirasen intikal etmeyen (tasarrufuna geçmeyen veya geçmeyecek olan) taşınmazın vasiyeti yok hükmünde olup, yerine getirilmesi de söz konusu olamaz…
- HD. E. 2008/18847 K. 2008/17480, T. 22.12.2008 “İstek vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkindir. Vasiyetçi Hayriye, Bartın Birinci Noterliği’nin 15.09.1989 gün ve 11810 sayılı Vasiyetname ile muayyen mal vasiyetinde bulunmuş ve vasiyetname Amasra Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19.10.2006 gün ve 2006/82-179 karar sayılı dosyası ile açılmıştır. Vasiyetnamenin yazımında murisin iradesini ayakta tutacak bir yol izlenmelidir. (YHGK 07.06.1966 tarih 738-309 sayılı ve 2. HD 10.05.2001 tarih 5921-7312 sayılı kararları) Vasiyetçi Hayriye, Bartın Birinci Noterliği’nin 15.09.1989 gün ve 11810 sayılı vasiyetnamesiyle henüz kat mülkiyeti kurulmamış olan 194 ada, 6 parseldeki bahçeli ev vasfındaki gayrimenkul üzerinde 2 katlı evin üst katını evlatlığı Hava’ya, birinci kat ve bahçenin tamamını davacı Hüseyin’e vasiyet etmiştir. Mirasbırakan vasiyet edilen gayrimenkulde paydaştır. Vasiyet Kat Mülkiyeti Yasası hükümlerine göre belirli ve muayyen bir şeyi ifade etmemekte, dolayısıyla şimdilik infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. İnfaz imkânının doğması 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’nın 12, 14 ve 50. maddeleri hükümleri gereği kat irtifakı veya mülkiyetinin kurulmasına bağlıdır. Söz konusu taşınmaz mal üzerinde henüz kat mülkiyetinin kurulmamış olması; Borçlar Kanunu’nun 117/1. maddesinde yer alan ve borcun sübutuna yol açan objektif imkânsızlık olarak nitelendirilemez. Şahsi hak sahibi davacının isteğini, davalının kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurmalarına talik etmek de Medeni Kanun’un 2. maddesinde yer alan iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda kat mülkiyetine elverişli bir yapı yapılması halinde kat mülkiyeti kurulmasının dava yoluyla istenmesine engel bir hükümyoktur. Davacının isteği bu yönü de kapsar. O halde, dava konusu taşınmaz mal içindeki binanın kat mülkiyeti kurulmasına elverişli bir yapı olup olmadığının belediye fen işlerinden sorulması, bağımsız bölümlerin arsa payları yönünden de bilirkişi düşüncesi alınması, yapının ıslahının mümkün olup olmadığının araştırılması, ıslah ve kat mülkiyeti kurulması için gerekli belgeleri düzenleyip ibraz etmek üzere davacıya yetki ve mehil verilmesi, ibraz edilen belgelere davalının bir itirazı olduğu takdirde bunların objektif kurallar çerçevesinde incelenip düzeltildikten sonra, taşınmaz mal üzerinde kat mülkiyeti kurmak suretiyle vasiyete konu bağımsız bölümlerin davacı üzerine tesciline, objektif imkânsızlık varsa, isteğin reddine karar verilmesi gerekir…”
- HD. E. 2009/12750 K. 2009 / 13819, T. 15.09.2009 “Hukuk Genel Kurulu’nun 13.2.1991 gün 648-65 sayılı kararında vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin Türk Medeni Kanunu’nun 596 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği veya itirazların sonuçsuz kaldığının, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir. Bu tespit başlı başına aynı bir hakkın geçirimini sağlamaz. Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini istemesi gerekir (TMK. md.600)
- HD. 2009/14861 K. 2009/19529, T. 11.11.2009 “Davalı tarafından 15.06.2000 tarihinde vasiyetnamenin iptali talebiyle dava açıldığı ve bu davanın reddedildiği, ret kararının Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin kararıyla onandığı, ancak onanma kararının taraflara tebliğ edilmediği ve henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Vasiyetnamenin iptali davası sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek niteliktedir. Bu itibarla vasiyetnamenin iptali davasının sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinin beklenmesi ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekir…” (Sinerji); 2. HD. E. 2008/15845 K. 2008/14668, T. 06.11.2008
(Sinerji); 2. HD. E. 2007/13151 K. 2008/13552, T. 16.10.2008 (Sinerji); 2. HD. E. 2008/5677 K. 2008/6391, T. 05.05.2008 “Davalı B. tarafından 23.03.2006 tarihinde vasiyetnamenin iptali talebiyle dava açıldığı ve bu davanın halen İpsala Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/49 esas sayılı dosyasıyla derdest olduğu anlaşılmaktadır. Vasiyetnamenin iptali davası sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek niteliktedir. Bu itibarla vasiyetnamenin iptali davasının sonucunun beklenmesi ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekir…
KAYNAK:Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
Mehmet AKÇAAL Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Medenî Hukuk Anabilim Dalı