İDARE HUKUKU ?
İdare hukuku, temeli anayasada belirlenen, idarenin faaliyet ve örgütlenmesine ilişkin kurallar öngören, kamuya tanınan üstünlük ve ayrıcalıklar ile bireye tanınan hak ve hürriyetlerin dengelenmesini sağlayan hukuk dalıdır.
İDARİ DAVALAR VE İDARİ DAVA TÜRLERİ
İdari yargıda dava türleri üçe ayrılır. Bunlar, iptal davası, tam yargı davası ve idari sözleşmelerden doğan davalardır. İYUK m. 2 gereğince, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından tam yargı davası; tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin idari sözleşmelerden doğan davalar açılabilir.
İDARİ DAVALAR İLE ALAKALI BAŞVURULUCAK TEMEL KANUN 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUDUR.
İdarenin işlem ve eylemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar ise işbu kanun hükmüne göre tam yargı davası açma hakkına sahiptir. Kamu hizmetinin görülmesi amacıyla kurulan idari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar da idari dava konusunu oluşturabilir; ancak tahkim yolu öngörülen sözleşmeler için bu durum geçerli değildir
İptal Davası: Bir idari işlem veya eylemin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, o işlemin iptalini talep edebilirsiniz. İdari makamların verdiği kararlar, yönetmelikler, genelgeler veya benzeri idari işlemler iptal davasının konusu olabilir.
Tam Yargı Davası: Bir idari işlem veya eylem sonucunda doğrudan maddi veya manevi zarar gördüğünüzü iddia ederek, zararınızın tazminini talep edebilirsiniz. İdari makamların kusuru veya hukuka aykırı eylemi nedeniyle zarar gördüğünüzü kanıtlamanız gerekmektedir.
İdari Sözleşme Davası: İdari makamlarla yapılan sözleşmelerle ilgili uyuşmazlıkların çözümü için açılan davalardır. İhale sözleşmeleri, taşeronluk sözleşmeleri gibi idari sözleşmeler bu tür davalara örnek olarak verilebilir.
İdari İşlem Yargısı Davası: İdari makamların verdiği işlemler üzerinde yargısal denetim talep edebilirsiniz. İdari makamların sizinle ilgili aldığı bir kararı veya işlemi hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle mahkemeye taşıyabilirsiniz.
Seçim İtiraz Davası: Seçimlerle ilgili uyuşmazlıkların çözümü için açılan davalardır. Seçim sonuçlarının iptalini veya seçimle ilgili hukuka aykırı durumların düzeltilmesini talep edebilirsiniz.
İdari dava türleri arasından iptal davası idari yargı rejimine özgü bir davadır. İptal davasının idari yargı rejimine özgü bir dava olmasının nedeni kamu gücünü elinde bulunduran, tek taraflı bağlayıcı irade beyanında bulunma yetkisini haiz idare karşısında kişilerin menfaat kaybının önüne geçmektir. Bu sayede hukuk devleti ilkesi yerine getirilmiş olur. Yetki, konu, sebep, şekil ve maksat unsurlarının birinin hukuka aykırılık teşkil etmesi ve menfaat ihlaline yol açması durumunda iptal davası açılabilir.
İdari işlem hukuka aykırılık barındırıyorsa iptal, işlemin tesis edildiği andan itibaren geçerli hale gelir. İdari dava türlerinden iptal davasının açılabilmesi için idari işlemin taşıması gereken birtakım özellikler mevcuttur. İdari işlem, yürütülebilir ve kesin olmalıdır.
Yürütülebilirlik, hukuk aleminde değişiklik meydana getiren işlemin bu durum için başka işleme ihtiyaç duymamasını ifade etmektedir. Kesinlik, mahiyeti itibarıyla idari işlemin tamamlanmış olması demektir. Kesinleşmemiş ve idarenin iç düzeninden kaynaklanan yani hukuk aleminde değişiklik meydana getirmeyen işlemler için idari yargı merciine başvuruda bulunulamaz.
İPTAL DAVALARI İDARİ YARGIYA ÖZGÜN DAVALAR OLUP İDARİ İŞLEMLERİN İPTALİ TALEPLİ OLARAK AÇILAN DAVALARDIR BU TARZ DAVALARDA ÖZELLİKLE İDARENİN İŞLEMİNDEN DOĞACAK TELEFASİ MÜMKÜN OLMAYAN İŞLEMLERLE ALAKALI OLARAK YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARI ALINMASI ÖNEM TEŞKİL ETMEKTEDİR.
YETKİLİ MAHKEME
Kanunlar tarafından yetkili mahkeme gösterilmiş olabilir. Bununla ilgili olarak genel yetki kuralı ve özel yetki kuralları mevcuttur. İdari yargı usulü kanuna göre davaya konu işlemeye sözleşmeyi yapan idarenin bulunduğu yerdeki idare Mahkemesi genel yetkili mahkeme olarak kabul edilir
Hukuka aykırı bir idari işlemin iptal edilmesine, geçmişe etkili olarak bütün hüküm ve Sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına yönelik açılan davayı iptal davasında idarenin yetki, şekil, sebep ve maksat unsurları iptal davası açma sebebidir. Bu sebeple mevcut temel talep idarenin haksız işleminin iptalidir.
İptali istenen idari işleminin niteliğine göre değişmek üzere iptal davalarına bakmakla görevli mahkemeler şunlardır:
İdare mahkemesi (İlk derece mahkemesi),
Vergi mahkemesi (İlk derece mahkemesi),
Bölge İdare Mahkemesi (İstinaf mahkemesi),
Danıştay (Temyiz mahkemesi ve bazı davalarda ilk derece mahkemesi).
İDARİ YARGIDA SÜRELER
İdari davalar anlamında en önemli hususlardan birisi de süreler faslı olup işbu davalar açısından süre takibi geniş manada ehemmiyet teşkil etmektedir.
İptal davası açma genel süresi, Danıştay ve idare mahkemelerinde 60 gün ve vergi mahkemelerinde 30 gündür. Bu süreler, hukuken zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süre niteliğindedir. Kural olarak tüm idari işlemlere karşı iptal davası açma süresi genel dava açma süreleridir
İDARİ MERCİ TECAVÜZÜ
zorunlu idari başvuru yolları tüketilmeden dava açılması, idari merci tecavüzü denir. İYUK14/3-b madde uyarınca ilk inceleme konularındandır. Öncelikli olarak idareye karşı dava açılmadan önce yazılı dilekçe ile idareye başvurulması gerekmektedir. Bu başvuruların ardından ise yasal süre beklenilmelidir. Yasal süresi içerisinde talebe cevap vermeyen idare talebi reddetmiş sayılır
İDARİ İŞLEMİN İPTALİNİN SONUÇLARI
İdarenin işleminin iptali halinde işlem sanki hiç yapılmamış gibi sonuç doğuracaktır. Bu sebeple mevcut işlemin iptali bir bütün halinde sonuç doğuracaktır
İdari davalara ilişkin uygulanacak dava yol haritası İYUK kapsamında olup idareye karşı açılacak davalarda kurum yönetmelikleri de önem arz etmektedir.
TAM YARGI DAVALARI
İdari dava türlerinden ikincisi tam yargı bir başka ifadeyle tazminat davalarıdır. kimseler tarafından, idari işlemler ve eylemlerden doğan zararların giderilmesine yönelik açılan davalardır. İdarenin haksız işlemlerinden doğacak zararlar sebebiyle açılan davalar tam yargı davasıdır.
2577 sayılı Kanunun 2/1-b maddesindeki tanım çerçevesinde tam yargı davası açılabilmesi için;
1-Bir idari işlem veya eylemin bulunması
2-Bu işlem ve eylemden dolayı kişisel hakların doğrudan muhtel olması gerekmektedir.
İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından tam yargı davası açılabilir. Başka bir deyişle, iptal davasının açılabilmesi için menfaat ihlali yeterli iken tam yargı davalarında kişisel bir hakkın ihlali mevcut olmalıdır. idarenin haksız ve kusurlu davranışları sebebiyle meydana gelen olaylardan zarar gören kişi yahut mirasçıları dava açma ehliyetine sahiptir.
TAM YARGI DAVALARINDA SÜRE
Tam yargı davalarında dava açma süresi zarara yol açan işlem veya eylem ile zararın kapsamının tam olarak öğrenilmesinden itibaren işlemeye başlar.
DAVA AÇMA SÜRESİ:
Madde-7
1.Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,
b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlar.
3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.
4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.
SÜRELERLE İLGİLİ GENEL ESASLAR
Madde-8
1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.
İYUK 7.VE 8.MADDELER İDARİ DAVALAR İLE ALAKALI SÜRELER KONUSUNDA KESİN HÜKÜMLER İÇERMEKTEDİR.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir
EMSAL DANIŞTAY KARARLARI
DANIŞTAY İDDK, Esas: 2006/1042, Karar: 2010/1761, Tarih: 02.12.2010
İptal davasının açılmamış olmasının o işlem bakımından tam yargı davası açılmasına hukuki bir engel oluşturmadığı, doğrudan doğruya tam yargı davası açılabilmesinin Yasa gereği olduğu, işlemin hukuka aykırılığının açılmış bir iptal davasında yargı kararı ile saptanmamış olmasının işlem dolayısıyla açılan tam yargı davasının da bu nedenle reddini gerektirmediği hakkında.
DANIŞTAY DÖRDÜNCÜ DAİRE, Esas: 2014/3913, Karar: 2015/583, Tarih: 24.02.2015
Davacıya ait taşınmazın vergi borcu nedeniyle haksız ve kanuni olmayan yollarla haczedilmesi ve satılması nedeniyle mahrum kaldığı kira geliri ve uğranılan elem ve üzüntüden dolayı maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 8. Vergi Mahkemesinin 11/02/2014 günlü ve E:2013/1578, K:2014/275 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun “İptal ve tam yargı davaları” başlıklı 12 nci maddesinde, “İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.” hükmü yer almaktadır. Olayda, davacının taşınmazı üzerine uygulanan haciz ve satış işlemine karşı açtığı davanın İstanbul 1.Vergi Mahkemesi ‘nin 23.03.2010 tarih ve E:2010/657; K:2010/758 sayılı kararının davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay 4.Dairesi’nin 05.12.2011 tarih ve E:2010/4762; K:2011/10677 sayılı kararıyla anılan Mahkeme kararının onandığı, bunun üzerine davalı tarafından yapılan karar düzeltme başvurusunun da Danıştay 4.Dairesi’nin 19.11.2012 tarih ve E:2012/4826; K:2012/6719 sayılı kararıyla reddedildiği ve böylece kararın kesinleştiği, karar düzeltme isteminin reddine dair anılan kararın 26.12.2012 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, bu iptal davasının sonucunda görülmekte olan tam yargı davasının ise 25.02.2013 tarihinde açıldığının anlaşıldığı bu durumda, davacı tarafından 2577 sayılı Kanunun yukarıda anılan 12 inci maddesi uyarınca iptal davasının kesinleşmesinden sonra yani Danıştay 4.Dairesi’nin 19.11.2012 tarih ve E:2012/4826; K:2012/6719 sayılı karar düzeltme isteminin reddine dair kararının kendisine tebliğ edildiği 26.12.2012 tarihinden başlayarak otuz gün içerisinde ve en geç 25.01.2013 tarihinde tam yargı davasının açılması gerekirken, bu süre geçtikten sonra 25.02.2013 tarihinde açılan davada, uyuşmazlığın esasını inceleme olanağı bulunmamaktadır.
DANIŞTAY BEŞİNCİ DAİRE, Esas: 2011/4978, Karar: 2012/949, Tarih: 12.03.2012
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, “iptal kararına yönelik olarak temyiz yoluna başvurulmuş olması ve böylece, anılan kararın henüz kesin bir karar niteliğini taşımaması nedeniyle, bu iptal kararına dayalı olarak tam yargı davası açılamayacağı” yolunda herhangi bir hükme yer verilmediği; nasıl ki, iptal ve tam yargı davalarının birlikte açıldığı davalarda, yargı yerince dava konusu işlemle ilgili olarak verilen kararla birlikte bu karar da gözetilerek tazminat istemi hakkında da karar verilmesi gerekiyorsa; iptal kararından sonra, fakat kanun yollarına başvurulmadan önce açılan davalarda da tazminat istemi hakkında karar verilmesi gerektiğinde kuşkuya yer bulunmadığı; kaldı ki, aynı Yasa’nın 28. maddesinde, yargı kararlarının, bu kararlar hakkında kanun yollarına başvurulmuş olsun veya olmasın, idarelerce uygulanması gerektiğinin de vurgulandığı hakkında.
DANIŞTAY ONİKİNCİ DAİRE Esas: 2017/2227, Karar: 2020/117, Tarih: 15.01.2020
Topçu Yüzbaşı olarak görev yapan davacının Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işlemine karşı açtığı davada verilen işlemin iptaline ve parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine ilişkin karar üzerine ayırma işlemi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararlar karşılığında ….-TL’nin ayırma işlemi tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Mülga 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 42. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. maddelerinde ilk davadan sonra ikame edilecek olan tam yargı davasına ilişkin olarak yer alan tek daraltıcı düzenleme tam yargı davası açmanın süreye bağlanmış olmasıdır. Olayda davacının ayırma işleminin iptali istemiyle açtığı davada verilen … İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, davalı idare tarafından düzeltilmesinin istendiği,… İdare Mahkemesi … Dairesi’nce karar düzeltme isteminin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla süre aşımı nedeniyle reddedildiği, davacının ise uyuşmazlık konusu manevi tazminat istemine ilişkin işbu davayı 29/03/2016 tarihinde açtığı anlaşıldığından bakılan davada süre bakımından da hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Danıştay 10.Dairesi, E. 2007/6322, K. 2010/5981, T. 13.7.2010
Hastanın ikazına rağmen, yeni bir muayene yapılmadan, film çekilerek dişlerin çekilip çekilmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, önceki barkot üzerine, diş hekimince başkaca bir muayene yapılmadan ve hastanın itirazına rağmen diş çekimi yapması hasta haklarına aykırı olup aynı zamanda hizmet kusuru oluşturmaktadır.
Danıştay,10. Dairesi, E. 1995/566, K. 1995/5746, T. 16.11.1995
Sözü edilen olaylar nedeniyle zarara uğrayan; terör eylemlerine herhangi bir biçimde katılmamış olan kişiler, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplum içinde ortaya çıkan olaylardan zarar görmektedirler. Başka bir deyişle, zararın nedeni toplumun direği olmaktır. Belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınıp, nedensellik bağı aranmadan, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen davalı idarece, yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre tazmini gerekir. Esasen terör olayları sonucu ortaya çıkan zararların idare tarafından tazmini suretiyle topluma pay edilmesi hakkaniyet gereği olup, sosyal devlet ilkesine de uygun düşecektir….Dava konusu olayda da idareye yönelik bir kusur olmasa, zarar ile idarenin davranışı arasında illiyet bağı bulunmasa dahi oluşan zararın, olağanüstü hal koşullarının uygulandığı bir zaman ve yerde ortaya çıkıp çıkmadığı da aranmadan yukarıdaki hususlar göz önüne alınarak tazmini gerekirken davanın reddinde hukuki isabet görülmemiştir.