ECRİMİSİL DAVASI NEDİR?
Uygulamada, “haksız işgal tazminatı, ecrimisil, fuzulî işgal tazminatı, kullanma tazminatı” şeklinde de ifade edilmektedir. Biz makalemizde, Ecrimisil tabirini kullanacağız. Ecrimisil, genel olarak, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebildiği bir tazminattır. Daha anlaşılır bir tabir ile ecrimisil, malı kullanma yetkisi olmayan bir kimsenin, malı haksız şekilde kullanması nedeniyle mal sahibine ödemek zorunda kalacağı bedel tazminatıdır. Ancak bu tazminatın söz konusu olabilmesi için; bir taşınır veya taşınmazın haksız şekilde, kötü niyetli olarak, mal sahibinin veya idarenin izni dışında kullanılmış olması gerekir.
Yargıtay’a göre, kötüniyetli zilyedin ödemek durumunda olduğu tazminat miktarı; en az kira geliri, en çok ise gelir kaybı kadar olacaktır. Diğer bir deyişle kira geliri söz konusu tazminatın alt sınırını; gelir kaybı da üst sınırını oluşturmaktadır.
Medeni Kanunumuzun 995. Maddesine göre; “İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir. İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.”
ECRİMİSİL TALEBİNDE BULUNABİLMENİN ŞARTLARI
Ecrimisil tazminatı talep edebilmenin üç şartı vardır;
1- Taşınır veya taşınmaz mal haksız bir şekilde işgal edilmelidir,
2- İşgal eden kötüniyetli olmalıdır,
3- İşgal nedeniyle bir zarar meydana gelmelidir.
Haksız işgalden bahsedebilmek için eylemin hak sahibinin rızası olmaksızın veya başka herhangi bir hukuka uygunluk hali bulunmaksızın gerçekleştirilmesi gerekir. Bir kimse, bir hakka sahip olduğunu bilmiyorsa veya kendisinden beklenen özen ve dikkati göstermesine rağmen bilemeyecek durumdaysa iyiniyetlidir. Kötüniyetli zilyet ise, zilyetliğinin haksız olduğunu bilen veya gerekli dikkat ve özeni gösterseydi bilebilecek durumda olan kişidir.
BİRLİKTE MÜLKİYET DURUMUNDA İNTİFADAN MEN KOŞULU
Birlikte mülkiyet, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyet şeklinde olabilir. Paylı mülkiyete konu taşınmaz üzerinde üçüncü bir kişinin yani ortaklığın dışında bulunan kişi veya kişiler tarafında haksız bir işgalin yapılması halinde her bir paydaş, ortaklık konusu malı haksız işgal eden üçüncü kişilere karşı payları oranında ecrimisil talep edebilirler. Elbirliği mülkiyetinde ise, kural olarak oybirliği aransa da Yargıtay’a göre, ortaklardan herhangi birisi payı oranında ecrimisil talebinde bulunabilir.
Ancak birlikte mülkiyete konu şey üzerinde gerçekleştirilen haksız işgal sebebiyle ortakların birbirlerine karşı ileri sürecekleri ecrimisil talepleri bakımından “intifadan men” şartı aranacaktır.
İntifadan men, haksız işgal sebebiyle ortaklık mülkiyetinde bulunan taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, taşınmazdan yararlanma isteğini haksız işgali gerçekleştiren ortak/ortaklara bildirmesidir. Bildirimin noter kanalı ile veya yazılı yapılması zorunlu değildir.
Haksız işgalde bulunan kişinin, ortaklardan biri olması halinde; gerek paylı mülkiyette, gerekse elbirliği mülkiyetinde ecrimisil talep edilebilmesi için kural olarak, intifadan men koşulunun gerçekleşmesi gerekir. İntifadan men şartının gerçekleşmesi için de ecrimisil istenen süreden önce paydaş, taşınmazdan ya da gelirinden yararlanma isteğini diğer paydaş ya da paydaşlara bildirmek zorundadır. Bu bildirim şekil şartına tabi değildir. Yani bildiriminin yazılı veya noter kanadıyla yapılması zorunlu değildir.
Ancak Yargıtay’a göre, aşağıdaki hallerde ecrimisil talebinde bulunabilmek için intifadan men koşulu aranmamaktadır;
*Hazine, kamu kurumları, vakıf malları ve kayyımla idare edilen mallar için intifadan men
şartı aranmamaktadır,
*Ecrimisil konusu taşınmazın kendiliğinden yetişen doğal ürünlerin toplanması (doğal semere elde edilmesi) suretiyle gelir elde edilen çaylık, zeytinlik, üzüm bağı, fındık bahçesi vs. gibi nitelik taşıması veya kira geliri gibi hukuki semere getiren (işyeri, konut gibi) taşınmaz olması durumunda,
*Mirasbırakan tarafından yetiştirilen meyve ağaçlarının ürünlerinin toplanması halinde,
*Kurulan işletmenin (mandıra, atölye, fabrika gibi) elde edilen kazancının talep edilmesi durumunda,
*Taşınmazı kullanan malikin diğer maliklerin hakkını inkâr etmiş olması ya da harici taksim veya fiili taksim yapılmış olması halinde,
*Paydaşların biri tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önceden el atmanın önlenmesi davası veya ortaklığın giderilmesi davası açılması ya da paydaşın payına düşen ecrimisil veya kira bedelinin tahsiline ilişkin icra takibi yapılmış olması, durumlarında İNTİFADAN MEN ŞARTININ GERÇEKLEŞMESİ ARANMAMAKTADIR.
ECRİMİSİL DAVASINDA ZAMANAŞIMI ve FAİZ
Ecrimisil talebinde zaman aşımı süresi 5 (beş) yıldır. Ecrimisil, en fazla geriye dönük 5 yıllık süreç için talep edilebilir. Yargıtay, 1950 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında, ecrimisilin hukukî niteliği itibariyle haksız fiil olduğu sonucuna varılmıştır. Yargıtay günümüzde, ecrimisil tazminatını haksız fiil esasına dayandırdığı halde, zamanaşımı bakımından kira alacaklarına ilişkin 5 yıllık zamanaşımı süresini uygulamaktadır.
Ecrimisil tazminatında faize de hükmedilir. Faizin başlangıç tarihi dava tarihi ya da temerrüt tarihi değil, işgalin başladığı tarihtir.
ECRİMİSİL DAVASINDA USUL
Ecrimisil davası, ecrimisile konu haksız fiilin önlenmesi yani müdahalenin men’i davası veya tapu iptal davaları ile birlikte açılabileceği gibi, işbu davalardan bağımsız olarak da açılabilmesi mümkündür.
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Görevli mahkemeler ise Asliye Hukuk mahkemeleridir. Ecrimisil davasının haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle;
1-haksız fiilin gerçekleştiği yer veya,
2-zararın meydana geldiği yer veya,
3-zararın meydana gelme ihtimalinin olduğu yer veya,
4-zarar görenin yerleşim yeri, yetkilidir. Ancak, ecrimisil davasının müdahalenin men’i davası ile birlikte açılması halinde, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
ECRİMİSİL DAVALARINA İLİŞKİN EMSAL YARGITAY KARARLARI

YİBK., T. 25.05.1938, E. 1937/29, K. 1938/10,
“Haksız surette zabt ve işgal sebebiyle hukukî menfaatları haleldar olan gayrimenkul maliklerinin talep edebilecekleri tazminat davaları hakkında hususî dairece takarrür etmiş olan on senelik müruruzaman müddetinin tatbik edilmesinde de isabet mülahaza olunmamıştır. Çünkü sarih veya zımnî akitten doğan alelumum kira davaları hakkında Borçlar Kanununun 126 ncı maddesi mucibince beş senelik müruruzaman carî bulunmuş olduğundan akte müstenit olmayan ve fakat hukukî neticesi itibariyle ayni mahiyette bulunan bu misillü tazminat ve münasip ücret davalarında da beş senelik müruruzaman cereyan etmesi tabiî ve zarurîdir.
Y. 1. HD., T. 18.04.2016, E. 2014/16364, K. 2016/4725,
“Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3 no’lu bağımsız bölümün 7269 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı adına tahsisinin yapılarak 17/10/2001 tarihinde teslim edildiği, ancak davalının aynı yerde ikinci bir sağlam konutunun bulunduğu gerekçesiyle hak sahipliği kararının 19/01/2009 tarihli komisyon kararı ile iptal edildiği, iptal kararının davalıya 02/02/2009 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ise çekişmeli bağımsız bölümü 03/02/2009 tarihinde davacı idareye teslim ettiği, teslim tarihinde davalının halen mülkiyet hakkı sahibi olarak göründüğü kayden sabittir. .., çekişmeli bağımsız bölüm üzerindeki hak sahipliği 19/01/2009 tarihinde iptal edilen ve iptal kararının kendisine tebliğinden bir gün sonra çekişmeli bağımsız bölümü davacı idareye teslim eden davalının, kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan hakkına dayanarak tasarrufta bulunduğu ve ecrimisil istenilen dönem aralığında kötüniyetli zilyet konumunda olmadığı açıktır. Ecrimisilin, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olduğu gözetilerek davanın tümden reddedilmesi..”
YİBHGK. T. 08.03.1950, E. 1945/22, K. 1950/4,
“Semere toplamayı ve şeyi semerelendirmeyi kurmamış ve böyle bir niyette bulunmamış olan kimsenin ne toplanan semerelerin ne de toplanması ihmal edilen semerelerin tazminini istemeye hakkı vardır. Çünkü, bu halde semerenin toplanması veya toplanmasının ihmal edilmesiyle şeyin malikinin mamelekinden bir eksilme vukua gelmemektedir. Malik bir zarara uğramamaktadır. … Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zapt edip kullanmış olan kötüniyetli kimsenin o gayrimenkulü haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereleri tazmin ile mükellef olup, bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığına…”
Y. 18. HD., T. 27.01.2016, E. 2015/21939, K. 2016/1289,
“Arsa niteliğindeki bir taşınmaz için ecrimisil bedeli hesaplanırken taşınmazın bulunduğu mevkideki diğer arsaların dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor ise nasıl ve ne şekilde kiralandıklarının taraflardan delilleri sorulmak suretiyle tespit edilip, emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek emsal karşılaştırması yapılmak suretiyle bedel tespit edilmesi gerekir.”
Y. 3. HD. T. 13.04.2010, E. 2010/2137, K. 2010/6398,
“TMK’nun 995. maddesi ve 08.03.1950 gün, 22/4 sayılı YİBK’nda da kabul edildiği gibi ecrimisil; haksız fiil benzeri olup, üstün bir hakka dayanmadan başkasının taşınmazını işgal edip böylece “haksız kazanç elde eden” şahsın iade etmekle yükümlü olduğu bir tazminat türüdür. Kötü niyetli kimsenin sorumluluğu ise, taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından dolayı “haksız kazanç elde etmesinden doğan” davacı zararları ve buna ilave olarak, elde ettiği ya da elde etmeyi ihmal eylediği semerelerden kaynaklanan tazminatla sınırlıdır.”
HGK., T. 13.01.1982, E. 1979/66, K. 1982/1,
“Paydaşlardan her biri, şeyin tahsis edildiği amaca uygun olarak bütününü, ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde kullanabilir. Fakat bu yetkinin ölçüsü, diğer paydaşların kullanma hakkına tecavüz etmemesidir; yani bu yetki, diğer paydaşların kullanıma yetkileriyle sınırlıdır. O halde, diğer paydaşların müşterek malı kullanmasına engel olucu bir davranış söz konusu olmadıkça, bir paydaşın müşterek malın tamamını tek başına kullanması bir tecavüz teşkil etmeyecektir (HGK. 29.1.1964 gün ve 3/95., 85 K : HGK. 14.2.1968 gün ve 2/1562 E., 78 : HGK. 27.12.1967 gün ve 355/648 : HGK. 30.12.1967 gün ve 16/604 E. 657 K. sayılı kararları) durum bu olunca da yararlanmadan men edilmemiş olan paydaş, şeyin tamamını kullanan paydaştan işgal tazminatı isteyemeyecektir. Yukarıda açıklanan durum, iştirak halinde mülkiyette de aynıdır.”
Y. 1. HD., T. 10.03.2016, E. 2016/2352, K. 2016/2960,
“Somut olaya gelince, ihtarnamenin tebliğ tarihinden önceki dönem yönünden intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususundaki araştırma ile mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Hâl böyle olunca; davacı şirket tarafından davalıya çekilen ihtarnamenin tebliğ tarihinden önceki dönem ile ilgili olarak intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması, anılan dönem için intifadan men koşulunun gerçekleşmediğinin tespiti halinde ihtarnamenin tebliğ tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için ecrimisilin hüküm altına alınması gerekeceğinin gözetilmesi, öte yandan ecrimisil hesabı yönünden yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde gerekçeli, denetime elverişli rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek neticeye gidilmiş olması doğru değildir.”
HGK., T. 27.02.2002, E. 2002/3-131, K. 2002/114,
“Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun
gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak istediğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış birtakım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu olan taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da (işyeri, konut gibi) kiraya verilecek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması,… taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali hallerinde intifadan men koşulu aranmaz.”
Y. 3. HD., T. 06.02.2007, E. 2007/991, K. 2007/1294,
“Kural olarak, müşterek ya da iştirak halinde mülkiyet durumunda, taşınmazı kullanan malikten ecrimisil talep edilebilmesi için, diğer maliklerin taşınmazdan yararlanma isteklerini karşı tarafa iletmiş olmaları gerekmektedir. Yararlanma isteminin iletilmesi belli bir şekil şartına bağlı değildir. Yemin dâhil he türlü delil ile ispat edilebilir.”
Y. 3. HD., T. 16.06.2011, E. 2011/6256, K. 2011/10493,
“Davacı İstanbul Defterdarı MK 427/1 maddesi gereğince kayyum atanmış olup, gaip olan kişilerin haklarını geçmişe dönük olarak korumak ve kullanmakla da yükümlüdür. İntifadan men kuralı o yeri kullanabilecek hissedarlar arasında geçerlidir. Kayyumla idare edilen yerler için intifadan men şartı aranmaz. Vakıflar, Belediye ve Hazine gibi kamu kurum ve kuruluşlarının davalısı ile birlikte paydaş oldukları taşınmazlara ait ecrimisil istemlerinde onlar için intifadan men koşulu aranmayacağından davaya konu taşınmaza ilişkin olarak intifadan men şartının B. B. yönünden 22.2.2008 tarihinde gerçekleştiğinden bahisle bu tarihten başlayarak ecrimisil hesaplanması doğru görülmemiştir.”
Y. 13. HD., T. 07.04.1981, E. 1816, K. 2509,
“Davacılar mirasbırakanlarından kalan paylı taşınmazın bir katında oturan ve iki katını kiraya veren davalıdan, yarı payları karşılığı olarak ecrimisil adı altında 13.800 liranın alınmasını istemişleridir. … Yerel mahkemece, herhangi bir ayrım yapılmaksızın tüm binanın getirebileceği yıllık kira bilirkişiler aracılığı ile saptanarak, davacıların payları üzerinden ödetme kararı verilmiştir. Yerel mahkemece, davalının oturduğu kat için davacıların yararlanmalarının engellendiği kanıtlanmadan, diğer iki kat için de kira paralarını toplayıp malvarlığına geçirdiği kesinlikle saptanmadan yazılı biçimde ödetme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Y. 3. HD., T. 30.05.1988, E. 1759, K. 5902,
“Davacı paydaşlar yararına daha önce mahkemece aynı yer için ecrimisil hükmedilmiştir. Sonuçlanan dava nedeniyle davacıların dava konusu taşınmazdan payları oranında yararlanmasını istedikleri saptanmış olmaktadır. Bundan sonra davacıların artık intifadan men koşulunu kanıtlamaları gerekmez. Aksine davalı tarafın, hükümden sonra, davacıların paylarından yararlanmalarına muvafakat ettiklerini kanıtlanması gerekir.”
Y. 1. HD., T. 24.06.2013, E. 2013/8377, K. 2013/10479,
“Ecrimisil davaları 5 yıllık zamanaşımına tabi olup, bu sürenin dava tarihinden geriye doğru hesaplanması gerekmektedir. Somut olayda, dava 13.09.2012 tarihinde açıldığı halde, 24.07.2001 tarihinden geriye yönelik ecrimisil talep edilmiştir. Davalı, süresinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre hesaplandığında, 13.09.2007 tarihinden öncesi için talep edilecek ecrimisil bedeli zamanaşımına uğramıştır.”