KASTEN YARALAMA NEDİR?
Kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler, Ceza kanunumuzun 86-87 ve 88. Maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunumuzun 86. Maddesinin 1. Ve 2. Fıkralarında kasten yaralama suçunun basit hali düzenlenmişken, 3. Fıkrasında kasten yaralama suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir. Kanunumuzun 87. Maddesinde, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu düzenlenmiştir. Kanunumuzun 88. Maddesinde ise kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesine yer verilmiştir.
Öncelikle ilgili kanun maddelerine yer vermek gerekirse;
TCK m.86- Kasten Yaralama
(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz
(3) Kasten yaralama suçunun;
*Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
*Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
*Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
*Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
*Silahla, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
TCK m.87 – Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama
(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
TCK m.88 – Kasten Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi
(1) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.
Madde metninden de açıkça düzenlendiği üzere, kasten yaralama suçu; aşağıdaki hallerden herhangi birinin gerçekleşmesi neticesinde oluşacaktır;
1-Mağdurun vücuduna acı verilmesi hali,
2- Mağdurun sağlığının bozulmasına sebebiyet verme hali,
3- Mağdurun algılama yeteneğinin bozulmasına sebebiyet verme hali.
Şimdi, bu suç tiplerini ve ilgili kanun hükümlerini detaylıca açıklamaya çalışalım..
1-BTM İLE GİDERİLEBİLİR KASTEN YARALAMA
Kasten yaralama suçunun Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebilir hali, Ceza kanunumuzun 86. Maddesinin 2. Fıkrasında düzenlenmiştir. Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere; Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun
şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.”
Kanaatimizce kasten yaralama suçu özelinde bilinmesi gereken en önemli husus, BTM ile giderilebilir kasten yaralama suçunun ŞİKAYETE tabi olmasıdır. Zira, yaralamanın basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, soruşturma yapılabilmesi için mağdurun ŞİKAYETİ GEREKMEKTEDİR. Şikayetin, 6 ay içinde yetkili makamlara yapılması gerekmektedir. Aşağıda da detaylıca belirteceğimiz üzere, kasten yaralama suçunun BTM ile giderilemeyecek yaralamaya sebebiyet vermesi halinde şikayet şartı aranmamakta ve re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılmaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki, kasten yaralama suçunun şikayete tabi tutulduğu tek durum, kasten yaralamanın BASİT TIBBİ MÜDAHALE İLE GİDERİLEBİLECEK düzeyde olması halidir. Kasten yaralama suçunun diğer tüm hallerinde, şikayet şartı aranmaksızın re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılmaktadır.
BTM ile giderilebilir kasten yaralama suçunun şikayete tabi olması nedeniyle, mağdurun şikayetten vazgeçmesi halinde şikayet yokluğundan davanın DÜŞMESİNE karar verilecektir.
BTM ile giderilebilir kasten yaralama suçunun cezası, DÖRT AYDAN BİR YILA KADAR HAPİS VEYA ADLÎ PARA cezasıdır.
BTM ile giderilebilir Kasten yaralama suçunda önem arz eden bir diğer husus ise, UZLAŞMAYA tabi olmasıdır. 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 253’üncü maddesi gereğince soruşturulması ve kovuşturulması ŞİKAYETE BAĞLI SUÇLAR ile soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ceza Kanununda sayılı bazı suç tipleri, UZLAŞMAYA tabi tutulmuştur. BTM ile giderilebilir kasten yaralama suçunun da şikayete tabi tutulması nedeniyle, bu suç tipi uzlaşmaya tabidir.
DİKKAT!!! Btm ile giderilebilir kasten yaralama suçunun, kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamayacaktır. Yani bu suçun mağdurunun kadın olması ve mağdurun şikayetçi olması halinde fail, en az altı ay ile cezalandırılacaktır.
2- KASTEN YARALAMA SUÇUNUN TEMEL HALİ (BASİT HALİ)
Kasten yaralama suçunun temel hali, Ceza kanunumuzun 86. Maddesinin 1. Fıkrasında düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesine göre; “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Kanun maddesinden de açıkça anlaşıldığı üzere, Kasten yaralamanın temel hali; ŞİKAYETE TABİİ TUTULMAMIŞTIR. Kasten yaralamanın temel halinin şikayete tabi tutulmaması nedeniyle re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılacaktır.
Kasten yaralama suçunun basit halinin şikayete tabi tutulmaması nedeniyle, mağdurun şikayetten vazgeçmesi halinde dosyanın düşmesi gibi bir durum da söz konusu olmayacaktır.
Kasten yaralama suçunun basit halinin cezası, BİR YILDAN ÜÇ YILA KADAR HAPİS cezasıdır.
Her ne kadar kural olarak şikayete tabi suçlar, uzlaşma kapsamında düzenlenmiş ise de 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun 253/1-b maddesi gereğince, Ceza Kanunumuzun 86. Maddesinin 1. Fıkrasında düzenlenen suç tipi, UZLAŞTIRMA kapsamında değerlendirilmiştir. Yani özetle, Kasten yaralama suçunun temel/basit hali de UZLAŞTIRMA kapsamındadır.
3- KASTEN YARALAMA SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ (CEZAYI ARTTIRICI HALLER)
Kasten yaralama suçunun basit halinin, ceza kanunumuzun 86. Maddesinin 3. Fıkrasında belirtilen kişilere karşı işlenmesi halinde, verilen cezada arttırıma gidilecektir. İlgili kanun maddesine göre;
Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla, işlenmesi halinde verilen ceza yarı oranında arttırılacaktır.
Suçun, Canavarca bir hisle işlenmesi halinde ise verilecek ceza bir kat arttırılacaktır.
Kanun maddesinden de açıkça anlaşıldığı üzere, Kasten yaralamanın nitelikli halleri; ŞİKAYETE TABİİ TUTULMAMIŞTIR. Kasten yaralamanın nitelikli hallerinin şikayete tabi tutulmaması nedeniyle re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılacaktır.
Kasten yaralama suçunun nitelikli hallerinin şikayete tabi tutulmaması nedeniyle, mağdurun şikayetten vazgeçmesi halinde dosyanın düşmesi gibi bir durum da söz konusu olmayacaktır.
Kasten yaralama suçunun yukarıda belirtilen nitelikli hallerden a-b-c-d-e bentlerindeki hallerden biri kapsamında işlenilmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılacaktır. Suçun, f bendinde düzenlendiği üzere canavarca bir hisle işlenmesi halinde ise verilecek cezada bir kat arttırıma gidilecektir. Yani özetle, suçun BTM ile giderilebilir olması halinde tayin edilecek ceza miktarı, 6 AYDAN 1,5 YILA KADAR HAPİS CEZASI VEYA 1/2 ORANINDA ARTTIRILMIŞ ADLİ PARA CEZASI olacak iken; BTM ile giderilemez giderilemeyecek şekilde işlenmesi halinde verilecek ceza, 1,5 YILDAN 4,5 YILA KADAR HAPİS CEZASI olacaktır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, kural olarak şikayete tabi suçlar ve kanunda istisnai olarak sayılmış bazı suçlar uzlaşma kapsamındadır. Kasten yaralama suçunun yukarıda belirtilen nitelikli hallerden herhangi biri şeklinde işlenmesi halinde UZLAŞMAYA TABİ TUTULMAMAKTADIR.
4- NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ KASTEN YARALAMA SUÇU
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu, Ceza kanunumuzun 87. Maddesinde düzenlenmiştir. Kasten yaralama fiili neticesinde, mağdurun duyu veya organlardan birine zarar verilmesi halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu oluşacaktır. Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekmektedir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ya failin hareketi sonucunda kastedilenden daha ağır bir netice meydana gelmekte ya da suçun oluşması için aranan neticeden daha ağır başka bir netice gerçekleşmektedir. Gerçekleşen bu ağır veya başka netice sebebiyle fail daha ağır bir cezaya çarptırılmaktadır.
Kanun metnine yukarıda yer verilmiştir!! Kanun metninde belirtilen hususları ayrı ayrı değerlendirmek gerekirse;
Öncelikle 87. Maddenin 1. Fıkrasını ele alalım!
1- Yaralamanın Duyulardan veya Organlardan Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflamasına Sebep Olması;
TCK’nın 87. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, kasten yaralama suçunun mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olması, neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal olarak sayılmıştır. Fıkra gerekçesinde; “Bunun için duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olunmalıdır. Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi hâlinde, diğer organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda dahi, organın işlevinin zayıflaması değil, ikinci fıkraya göre işlevin yitirilmesi söz konusudur. Çünkü, bent metninde duyu veya organlardan birinin işlevinden söz edilmiştir” denilmektedir.
Kişideki görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyuları ile organlar, el, ön kol, kol, omuz, ayak, bacak ve kalçada oluşan anatomik kayıp veya fonksiyonel bozukluk, her bir duyu, organ veya ekstremite kendi anatomik yapı ve fonksiyonu dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
2- Konuşmada Sürekli Zorluğa Sebebiyet Verme;
Kasten yaralamanın mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa neden olması, 87. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinde suçun neticesi sebebiyle ağırlaş mış hâli olarak öngörülmüştür. Fıkra gerekçesinde; “Bu hükmün uygulanabilmesi için, konuşma yeteneğinin tamamen yitirilmesi değil, konuşma yeteneğinin kullanılmasında güçlükle karşılaşılması gerekir. Aksi takdirde ikinci fıkra hükmü uygulanır” denilmektedir. İkinci fıkraya ilişkin detaylı açıklamalar aşağıda yapılmıştır.
Konuşmada sürekli zorluk, konuşma yeteneğinin açık ve anlaşılabilir bir şekilde değişikliğe uğramasıdır. Bu durumda mağdur, konuşarak muhataplarıyla iletişim kurabilmekte, ancak yaralamadan önceki haliyle karşılaştırıldığında konuşma yeteneğinde açıkça olumsuz anlamda bir değişiklik meydana gelmektedir41. Daha önce bulunmadığı halde, yaralama fiili sonrasında mağdurda kekemelik, konuşmanın anlaşılmaz hale gelmesi, akıcı konuşamamak, telaffuz bozuklukları ve bazı harfleri söyleyememe gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir.
3- Yüzde Sabit İz Kalması;
TCK’nın 87. maddesinin 1. Fıkrasının (c) bendine göre, kasten yaralama suçunun yüzde sabit ize neden olması, suçun basit şekline göre neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak kabul edilmiştir. Fıkra gerekçesinde; “Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Yüzde sabit iz, yaralama sonucu yüzde meydana gelen daimî, sürekli izlerdir. Ancak bu izler yüzün sürekli değişikliği hâlin den farklıdır. Sabit iz yüzü değiştirmemekte ve mağduru öteden beri tanıyanlarda, kişiliği bakımından herhangi bir duraksamaya neden olmamaktadır. İkinci fıkrada söz konusu edilen yüzde sürekli değişiklik hâlinde ise, bunun tam tersi söz konusudur; yüzüne kezzap atılmış bulunan kişinin durumu buna örnek teşkil eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Madde metninde geçen yüz deyimi, gerekçede de belirtildiği gibi çehre karşılığında kullanılmış olup “kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Saçlı derinin başlama yerinden sonra başta meydana gelen sabit izin yüzde olduğu kabul edilemez. Mağdurun kısmen veya tamamen kel olması ve sabit izin bu kel bölgede oluşması halinde sabit izin yüzde olmadığı kabul edilmelidir.
DİKKAT!! İz sadece yara izi olarak anlaşılmamalıdır. Sürekli burun akıntısı, gözün sürekli sulanması, ağzın çarpılması, devamlı salya akması, saç ve bıyık dökülmesi de bu kapsamda değerlendirilir.
4- Mağdurun Yaşamını Tehlikeye Sokma;
TCK’nın 87. maddesinin 1. Fıkrasının (d) bendine göre, kasten yaralamanın kişinin hayatını tehlikeye sokan bir duruma neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Fıkra gerekçesinde; “Kasten yaralamanın hayati tehlikeye sebebiyet verip vermediğinin tespiti, tıbbi bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır” denilmektedir.
Hayatı tehlikeye sokan durum, kısa süreli de olsa, kayda değer bir ölüm neticesinin gerçekleşmesi ihtimalinin ortaya çıkmasıdır. Temel organik işlevlerden (nefes alma, dolaşım, sinir sistemi gibi) en az birinin ciddi bir şekilde bozulması, organizmanın çok ağır bir hastalık durumuna girmesi veya vücudun hayati dengesinin istikrarsızlaşmasıdır.
Fail yaralama kastıyla gerçekleştirilen eylem sonucu, mağdurun hayatı bakımından bir tehlike ortaya çıkmışsa bu fıkra uygulanacaktır. Failin öldürme kastıyla hareket edip de sadece hayati bir tehlikenin ortaya çıkması durumunda öldürmeye teşebbüs, yaralama kastıyla hareket edip de mağdurun ölmesi durumunda kasten yaralama sonucu ölümün meydana gelmesi (m 87/4) durumu söz konusu olacağından
bu fıkra uygulanmayacaktır.
5- Yaralamanın Gebe Bir Kadına Karşı İşlenip de Çocuğunun Vaktinden Önce Doğmasına Sebep Olması;
TCK’nın 87. maddesinin 1. Fıkrasının (e) bendinde, kasten yaralamanın gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olması, netice sebebiyle ağırlaşmış bir hal olarak kabul edilmiştir.
Burada önem arz eden husus, vaktinden önce doğumdan bahsedebilmek için doğan çocuğun “canlı olması” gerekmektedir. Canlı doğan çocuğun uzun ya da kısa süre yaşaması önem arz etmez. Zira çocuğun ölü doğması halinde, çocuk düşürme suçu söz konusu olacaktır. Çocuk düşürtme suçu ise 87. maddenin 2. fıkrasının (e) bendi kapsamında değerlendirilecektir. İşbu hususa ilişkin detaylı açıklama aşağıda yapılmıştır.
Şimdi, 87. Maddesin 2. Fıkrasına detaylıca yer verelim!
1- İyileşme Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa veya Bitkisel Hayata Sokma;
TCK’nın 87. maddesinin 2. Fıkrasının (a) bendinde, kasten yaralama sonucunda mağdurun iyileşme imkânı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesi hâlinde, suçun temel şekline nazaran verilecek cezanın artırılması ön görülmüştür.
Mağdurda meydana gelen hastalık, iyileşme olanağı bulunmayan hastalık olmalıdır. Şayet hastalığın, ilaç veya tedavi sonrası iyileşmesi imkanı bulunmakta ise bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. İyileşmesi olanağı bulunmayan hastalık, tıp biliminin ulaştığı son verilere göre, mağdurda geri dönülemez bir durum yaratan ve mağdurun hayatının sonuna kadar devam edecek olan hastalıktır.
Örneğin, Fizik veya psişik travma sonucunda meydana gelen kalp yetmezliği, disk kayması, kısmi felç, AİDS gibi hastalıklar bu hususa örnek verilebilir.
2- Duyulardan veya Organlarından Birinin İşlevini Yitirmesi;
TCK’nın 87. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde ise, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi hâlinde cezanın artırılması öngörülmüştür.
Fıkra gerekçesinde; “(b) bendinde ise, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi hâlinde cezanın artırılması öngörülmüştür. İşlevin zayıflamasıyla yitirilmesi arasındaki farka ilişkin açıklama için birinci fıkranın gerekçesine bakılmalıdır” şeklinde tanımlanmıştır.
DİKKAT! Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi hâlinde, diğer organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda dahi, organın işlevinin zayıflaması değil, işlevin yitirilmesi söz konusudur.
Örneğin, Yargıtay bir kararında; dalak alınmasını uzuv tatili olarak kabul etmiştir. Zira Yargıtay ilgili kararında; “Dalak alınmasını gerektiren yaralamanın, TCK’nın 87/2-b kapsamında organlardan birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğu gözetilmeden, sanığın TCK’nın 86/1, 86/3-e ve 87/2-b-son maddeleri gereğince cezalandırılması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini..” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
DİKKAT!!! İşbu madde kapsamındaki haller ile, öldürmeye teşebbüs eylemlerini birbirinden ayırmak son derece önem arz etmektedir. Bu belirlemeyi yapmak her ne kadar son derece zor olsa da ayrımın yapılması hem suçun hemde hükmedilecek cezanın mahiyeti açısından ciddi bir önem arz etmektedir. Yargıtay, bu hususa ilişkin bir kararında; “Sanığın, sokak lambaları ile aydınlatmanın sağlandığı meydanda, hedef gözeterek, öldürmeye elverişli tüfek ile 15-20 metre gibi etkili mesafeden 3 el ateş ederek mağduru sol kolundan yaraladığı, radius ve ulna proximal diafiz parçalı kırıklarına, radial ve unlar arter lezyonlarına neden olan ateşli silah yaralanması nedeniyle mağdurun hayati tehlike geçirdiği, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte olduğu, vücuttaki kemik kırıklarının ve çıkıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin ağır (4.) derecede olduğu, olaya bağlı olarak sol üst ekstremitede gelişen fonksiyonel kaybın organlardan birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğu anlaşılmakla, sanığın, eylemine uyan kasten insan öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması yerine yaralama suçundan yazılı şekilde karar verilmesi…” şeklinde hüküm tesis ederek işbu suçların farklılıklarını ortaya koymuştur.
3- Konuşma ya da Çocuk Yapma Yeteneğinin Kaybolması;
TCK’nın 87. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde, kasten yaralama sonucunda mağdurun konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolması hâli düzenlenmiştir.
Konuşma yeteneğinin kaybı, beyinde veya ses tellerinde meydana gelen bozukluklar sonucunda, bir kim senin ya hiç ses çıkaramaması veya anlaşılabilir sesleri çıkaramaması halinde söz konusu olur.
Çocuk yapma yeteneğinin kaybından söz edilebilmesi için ise mağdurun çocuk yapabilme yeteneğinin bulunması gerekmektedir. Mağdurun çocuk yapma yeteneğinin kaybından bahsedilebilmesi için sürekli bir imkansızlık söz konusu olmalıdır. Geçici olarak çocuk yapma yeteneğinin kaybı, bu madde kapsamında değerlendirilemeyecektir.
DİKKAT!!! failin, mağdurun çocuk yapma yeteneğini ortadan kaldırma amacıyla hareket etmemiş olması gerekir. Aksi takdirde TCK’nın 101. maddesinde düzenlenmiş olan “kısırlaştırma suçu” söz konusu olacaktır. Yani bu suçun oluşabilmesi için öncelikle failin, mağduru kısırlaştırma amacıyla hareket etmemesi gerekir.
4- Yüzün Sürekli Değişikliği;
TCK’nın 87. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde, yüzünün sürekli değişikliğe uğraması hâli öngörülmüştür. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, yüz; “alın, göz, burun, ağız, kulak, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm” anlamına gelmektedir.
Yüzün sürekli değişikliği, yüzde sabit iz hâlinden farklıdır. Sabit iz yüzü değiştirmemekte ve mağduru tanıyanlarda, onu tanıma bakımından her hangi bir tereddüde sebep olmamaktadır. Yüzde sürekli değişiklik hâlinde ise, yüzün doğal halinin bozulması söz konusu olmaktadır. Örneğin mağdurun yüzüne kezzap atılması halinde işbu hal vuku bulacaktır.
5- Gebe Bir Kadına Karşı İşlenip de Çocuğunun Düşmesi;
TCK’nın 87. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde, kasten yaralama suçunun gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması hâli netice sebebiyle ağırlaşmış suç olarak düzenlenmiştir. Kadının düşük yapması demek, yaralama neticesi olarak çocuğun ölü doğması demektir.
DİKKAT!!! Bu halin söz konusu olabilmesi için failin çocuk düşürtme kastıyla hareket etmemiş olması gerekmektedir. Zira failin, kadının çocuğunu düşürmek kastıyla yaralama fiilini gerçekleştirmesi halinde TCK’nın 99. maddesinde düzenlenen “çocuk düşürtme” suçu vuku bulacaktır.
5- KASTEN YARALAMA NETİCESİNDE, VÜCUTTA KEMİK KIRILMASINA VEYA ÇIKIĞINA NEDEN OLMA HALİ
TCK’nın 87. maddesinin 3. Fıkrasında; “Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisi ne göre, yarısına kadar artırılır” denilmektedir.
İşbu kanun maddesi ile birlikte, 86. maddenin 3. fıkrasındaki nitelikli haller sebebiyle cezada yapılacak artırımla birlikte, 87. maddenin 3. fıkrasında yer alan neticesi sebebiyle ağırlaşmış haller dolayısıyla yapılacak ceza artırımının beraber uygulanması mümkün hale getirilmiştir. TCK’nın 86. maddesinin 3. fıkrasında yazılı olan hallerle işlenen yaralamanın ayrıca 87. maddedeki kemik kırığına veya çıkığına da sebep olması halinde; örneğin bıçakla eşe karşı vücutta kırık veya çıkık meydana getiren yaralamada verilecek ceza, 86. maddesinin 3. fıkrasına göre belirlendikten sonra 87. maddenin 3. fıkrasına göre artırılacaktır.
6- KASTEN YARALAMA SONUCUNDA ÖLÜM MEYDANA GELMESİ
TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasında, “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” denilmek suretiyle kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi hali düzenlenmiştir.
Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, burada ikili bir ayrıma gidilecektir. Madde metninde geçen “yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde” ibaresinden kasıt 86. Maddede düzenlenen kasten yaralama suçunun temel hali iken, “üçüncü fıkrasına giren hâllerde” ibaresinden kasıt 86. Madde de düzenlenen kasten yaralamanın nitelikli halleridir.
!!!Bu fıkranın uygulama alanı bulabilmesi için en önemli şart, failin öldürme kastıyla hareket etmemesidir. Aksi halde kasten öldürme suçu söz konusu olur. Burada, failin kastı yaralamaya yöneliktir. Ancak bu yaralama sonucunda ölüm neticesi meydana gelir.
DİKKAT! Bu fıkra hükmü ile taksirle öldürme suçu arasındaki ayrımı da iyi yapmak gerekmektedir. Misalen, Mağdurda önceden mevcut olan hastalık fail tarafından biliniyorsa ve fail ölüm neticesini istemiyorsa, bu halde bilinçli taksirle öldürme söz konusu olabilecektir. Zira Yargıtay bir kararında; “Sanığın gayri resmi eşi olan maktuleye, kalp hastası olduğunu bilmesine rağmen olay günü 5237 sayılı TCK.nun 86/2. maddesi kapsamında basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek surette etkili eylemde bulunduğu, maktulenin müessir fiilin etkisiyle kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığının aktif hale gelmesi sonucu gelişen kalp yetmezliği nedeniyle öldüğü olayda; yaralama kastıyla hareket eden sanığın, ölüm sonucunu istememekle birlikte kalp rahatsızlığı olan maktulenin ölebileceğini öngördüğünün ve böylece bilinçli taksirle hareket ettiğinin anlaşılması karşısında, 5237 sayılı TCK.nun 22/3. maddesi delaletiyle 85. maddesi gereğince cezalandırılması yerine yazılı şekilde olayda uygulama yeri bulunmayan 87/4. madde ile uygulama yapılması” şeklinde hüküm kurarak bozma nedeni saymıştır.
TCK’nın 86. maddesinin 3. fıkrasında kasten yaralama suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerine yer verilmiştir. Bu nitelikli hallerden birinin de mevcut olduğu kasten yaralama suçu sonucunda mağdurun ölmesi halinde, diğer unsurlarının da bulunması kaydıyla, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu gerçekleşecektir. Örneğin, kasten yaralama fiilinin silahla işlenmesi ve kişinin ölmesi durumunda failin sorumluluğu TCK.nun 87 nci maddesinin 4 üncü fıkrasına göre belirlenecektir. Zira Yargıtay bir içtihadında “Sanığın, evine hırsızlık amacıyla girdiği ve fark edilmesi üzerine yakalanmamak için yatak odasında bulunan dolaba saklandığı anlaşılan maktulün kaçmasını önlemek amacıyla önce eşi aracılığıyla kolluk kuvvetine haber verdiği ancak kolluk kuvvetleri olay yerine gelmeden kaçma girişiminde bulunan maktulü, öldürme kastı bulunmaksızın ve kaçmasını engellemek amacıyla elinde bulunan bıçakla sağ glueta bölgesinden yaraladığı anlaşılmakla; Maktulde bulunan ve kesici aletle gerçekleştirilen yara yeri ve niteliği, olayın aniden gelişmesi, hedef alınan vücut bölgesi dikkate alındığında sanığın kastının yaralama olduğu anlaşıldığı halde, TCK.nun 87/4-son cümlesi uyarınca kasten yaralama sonucu ölüm suçundan cezalandırılması yerine, suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürme suçundan cezalandırılması suretiyle fazla ceza tayini” hüküm tesis ederek bozma nedeni saymıştır.
KASTEN YARALAMA SUÇUNA İLİŞKİN EMSAL YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 3. CD, 17.09.2008, 8174/11493;
“5237 sayılı TCK kapsamında yaşamsal tehlike doğuracak şekilde silahla yaralama suçlarından ceza tertip edilirken, denetime olanak verecek şekilde, öncelikle kanunun 86/1. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesi, temel cezanın suçun silahla işlenmesi nedeniyle 86/3-e maddesi gereğince artırılması, daha sonra yaralama fiilinin, mağdurun yaşamını tehlikeye sokması nedeniyle de cezanın 87/1-d maddesi uyarınca artırılması, bu miktarın 5 yıldan az olması halinde aynı kanunun 87/1 son maddesi uyarınca beş yıla yükseltilmesi, beş yılı geçmesi halinde bu cezanın tayin edilmesi, daha sonraki indirim nedenlerinin sözü edilen 5 yıl ya da 5 yılı aşan miktarlar üzerinden yapılması gerektiği düşünülmeden, 87/1-d-son maddesi uyarınca doğrudan 5 yıl hapse karar verilmesi ve indirimlerin bu miktar üzerinden yapılması”
Yargıtay, 3. CD., 04.02.2009, 14938/1332;
“Demir sopayla katılan mağdurun gözüne vurup uzuv tatili olacak şekilde yaralayan sanığın eylemi nedeniyle mahkemece kabul olunan uygulamaya göre 5237 sayılı Yasanın 86/1. Maddesinden tayin ve takdir olunan 2 yıl hapis cezası üzerinden eylemin demir sopa ile gerçekleştirilmesi nedeniyle 86/3-emaddesiyle cezasından yarı oranında artırım yapılarak 3 yıl hapis cezasına ve 87/2-b maddesi gereğince 2 kat artırım yapılarak 9 yıl hapis cezasına hükmolunması ve bu ceza üzerinden indirim yapılması gerekirken, hatalı uygulama yapılması sonucu yazılı şekilde eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmaması nedeniyle bozma nedeni yapılmamıştır”
Yargıtay, 3.CD., 07.03.2007, 15417/2067;
“Yaralama suçlarında temel ceza maddesi TCK’un 86/1.maddesi olup eylemin silahla işlenmesi halinde aynı maddenin 3. fıkrası gereğince ½ oranında artırılmasından sonra neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamaların bu miktar üzerinden artırılmasının gerektiği, dava konusu olayda da 87/1-d maddesi gereğince bir kat artırım sonucu cezanın belirleneceği nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması”
Yargıtay, 3. CD., 20.04.2011, 3782/5394;
“Mağdur Ahmet Taşan hakkında tanzim olunan ve hükme esas alınan 21.04.2010 tarihli Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporuna göre, batına ve göğse nafiz yaralanması sonucu ameliyat edildiğinin, dalağa spelenektomi uygulanarak çıkarıldığının, bu nedenle yaşamının tehlikeye maruz kalıp, dalağın alınmasının organ işlevinin kaybı olarak nitelendirildiğinin, böylece mağdurda birden fazla ağırlaşan neticenin aynı anda gerçekleştiği bu durumda en ağır cezayı gerektiren sonuçtan dolayı yani organ işlevinin kaybına sebebiyet vermekten sanığı sorumlu tutup, hakkında 5237 sayılı yasanın 86/1, 86/3-e, 87/2-b-son maddeleri ile uygulama yapılmasıyla yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı uygulama yapılması,”