HİLELİ İFLAS (TCK m. 161-162)
NEDİR ? Hİleli İflas ve Taksirli İflas Türk Ceza Kanunu’nun 161. ve 162. maddelerinde düzenlenmiştir. Failin, bir ticari faaliyet bağlamında malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunmasıdır. Ancak, kişinin bu tasarruflar nedeniyle cezalandırılabilmesi için, iflasa karar verilmiş olmalıdır. 161. maddede sayılan hallerden birisi dolayısıyla iflas eden borçlu üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
HİLELİ İFLAS Madde-161
(1) Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması halinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Hileli iflasın varlığı için;
a) Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması,
b) Malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi,
c) Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı halde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi,
d) Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi,
gerekir.
TAKSİRLİ İFLAS Madde- 162
(1) Tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflasa sebebiyet veren kişi, iflasa karar verilmiş olması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
FAİL
Hileli iflas ve taksirli iflas suçlarının failinin kim olduğu öğretide tartışmalıdır. Baskın görüşe göre bu suçların faili yalnızca tacirler olabilmektedir. Failin ancak tacir olması gerektiği için bu suç özgü suçtur.
Ancak, tüzel kişiler, bu suçların faili olamazlar. Bu nedenle, tüzel kişi tacirler, hileli ve taksirli iflas suçunun faili olamazlar.
MAĞDUR
Hileli iflas suçunun mağduru, hileli davranışlarla iflas eden (müflis) kişiden alacaklı olup bu alacaklarını tahsil edemeyen veya tahsil edememe tehlikesiyle karşılaşan kişilerdir.
Taksirli iflas suçunun mağduru da, taksirli iflas nedeniyle alacaklarını tahsil edemeyen veya tahsil edememe tehlikesiyle karşılaşan kişilerdir.
ŞİKAYET
Hileli iflas suçu ve Taksirli iflas suçu takibi şikayete bağlı olmadığından kendiliğinden kovuşturulur. Bu suçlar şikayete tabi olmadığından herhangi bir süre ile sınırlandırma öngörülmemiştir. Ancak hileli iflas suçun m.167/2’de belirtilen kişilere karşı işlemesi durumunda mağdurun şikayeti aranmaktadır. Bu durumda şikayet süresi suçun işlendiği ve mağdurun failin kimliğini öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır.
SUÇU OLUŞTURAN FİİLLER
- Alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması
- Malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarının ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi
- Gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı halde, sanki böyle bir ilişki mevcutmuş gibi, borçların artmasına neden olacak şekilde belge düzenlenmesi
- Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço tanzimiyle aktifin olduğundan az gösterilmesi..
KUSURLULUK
Hileli iflas suçu, ancak kasten işlenebilir. Bu nedenle taksirle işlenemez. Kast doğrudan kast şeklinde olabileceği gibi olası kast şeklinde de olabilir.
Taksirli iflas suçu, isminden de belirtildiği üzere ancak taksirle işlenebilir. Taksir, tacirin kendisinden beklenen dikkat ve özen yükümlülüğüne uymamasıdır.
ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEBİ / CEZADA İNDİRİM YAPILMASINI GEREKTİREN ŞAHSİ SEBEP
TCK m. 167’de şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler düzenlenmiştir. TCK m. 167’ye göre hileli ve taksirli iflas suçunun;
(1) a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir’.
EMSAL YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 6. CD, 21.10.1965 T., 4289 E. 5869 K.
” borçlunun gayrimenkulünü gerçek değerinden olsa bile damadına satmasını alacaklılardan mal kaçırmak olarak nitelendirmiştir.”
Yargıtay 23. CD, 29.09.2016 T., 2016/11988-8411 E.K.
“Türk Ticaret Kanununun 66 ve devamı maddelerine göre tacirler bir kısım defterleri tutmak zorunda
olup, 5237 sayılı TCK’nın 161/1-b maddesindeki düzenlemeye göre ilgili defter ve belgelerin tevsik
ediciliği borçlunun mal varlığını kaçırmaya yönelik tasarruflarda bulunması halinde önem arz edeceği, borçlunun mallarını kaçırmaya yönelik gerçekleştirilmiş olan hileli bir tasarruf olmaksızın ilgili ticari defter, kayıt ve belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesinin hileli iflas suçunu gerçekleştirmek için başlı başına yeterli olmayacağı, sanığın ticari defter, kayıt veya belgeleri gizlemesi veya yok etmesi, bu tasarrufların ortaya çıkmasını önlemek için yapılmış olması gerekmesi ve iflas idaresi
tarafından şirket defterlerinin teslimini içerir yazının sanığa tebliğ edildiğine dair bir evrakın dosya
içerisinde bulunmaması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle sanığın yeniden savunmasının alınarak özellikle şirkete ait ticari defter ve belgelerin tutulup tutulmadığının, tutuldu ise muhasebeci, şirket merkezi vs. nerede olduğunun sorulması, savunma içeriğine göre defter ve belgelerin temininin sağlanmasına, ayrıca ticari defterlerin açılış
ve kapanış onaylarının noter tarafından yapılması gerekmekte olup, şirketin merkezinde bulunan noterlerden şirkete ait ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yapılıp yapılmadığının, dolayısıyla şirketin en başından itibaren ticari defterlere sahip olup olmadığının ve sanığın savunmasının içeriğinin doğru olup olmadığının tespiti…”
Yargıtay 11. CD, 25.03.2008 T., 2008/352-1731 E.
“Hileli iflas suçunda suçun objektif cezalandırılabilme koşulu ticaret mahkemesince iflas kararı verilmesi olup, suçun maddi unsurunu oluşturan hareketlerin iflas kararının verilmesinden önce yapılması halinde suç tarihi iflas kararının kesinleşme tarihi olduğundan; olayda, 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının gerçekleşmediği gözetilmeden suç tarihinin iflas davasının açıldığı 12.10.1999 günü olduğu kabul edilerek kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 23. CD, 27.04.2016 T.,2015/6116 E., 2016/5370 K.
“5237 sayılı TCK’nın 161. madde gerekçesinde iflas kararının objektif cezalandırılabilme şartı niteliğinde olduğu açıkça belirtilmiş olup, dolayısıyla bir objektif cezalandırılabilme şartı olan iflas kararının suçun unsuru olmadığı, madde hükmünde de açıkça belirtildiği üzere kanun tarafından cezai yaptırıma bağlanan eylemin iflas etmek değil, iflas kararından önce veya sonra mal varlığını
eksiltmeye yönelik hileli tasarruflar olduğu, bu çerçevede hileli iflas suçunun hileli tasarrufların gerçekleştirildiği anda tamamlandığı ve bu tasarruflardan önce veya sonra verilen iflas kararının sadece bu hileli tasarrufların cezalandırılabilirliği açısından etkili olduğu, diğer bir deyişle esasen cezai yaptırıma bağlanan eylemler hileli tasarruflar olduğundan, iflas kararı bu tasarruflardan sonra verilse bile, suçun hileli tasarrufların yapıldığı tarihte meydana geldiği ve dolayısıyla bu tarihte geçerli olan cezai hükümlerin uygulanması gerektiği…”
Yargıtay 23. CD, 06.10.2016 T., 2016/11889-8597 E.K.
“Sanığın farklı zamanlarda 5237 sayılı TCK’nın 161/1-a ve b bentlerini ayrı ayrı ihlal etmek suretiyle, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda şirket alacaklılarına karşı aynı suçu birden fazla işlemesi nedeniyle TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi…”
Yargıtay 15. CD, 13.01.2014 T., 2012/3353 E., 2014/646 K.
Hileli iflas suçunun işlendiğinden söz edilebilmesi için somut olayda hangi seçimlik hareketlerin
gerçekleştiğinin açık bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Buna göre, ticari defterlerle, ticari
işletmeye ilişkin sair belge ve kayıtların incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada hileli
ve taksirli iflas suçlarında, bilirkişi incelemesi çok önemli bir yer tutmaktadır. Yargıtay da bu görüştedir: “Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması açısından, şirkete ait muhasebe kayıt, defter ve belgeleri üzerinde, Ticaret, İcra-İflas ve Ceza Hukuku alanında uzman üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılarak TCK’nın 161, 162 maddelerinde sayılan eylem ve işlemlerin bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmadan…”
Av. Hasan Basri SARI
Hukuk & Danışmanlık Bürosu