EZİYET ( TCK m. 96 )
NEDİR ? Eziyet, hem maddi, vücut bütünlüğünün bozulması ve hem de manevi, ruh sağlığının bozulması anlamını taşımaktadır. Mağdurun yaralanması, tehdit edilmesi, hakarete maruz kalması, aşağılanması ve cinsel yönden tacize uğraması durumlarında eziyet suçu oluşur. Eziyet suçuyla korunan hukuksal değer, kişinin onuru, maddi ve manevi varlığıdır. Kişinin maddi varlığı kapsamında vücut bütünlüğü, beden sağlığı, manevi varlığı kapsamında ruh sağlığı, şeref ve iç huzuru korunmaktadır. Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar, eziyet suçunu oluşturur. Bir kimsenin gerek bedensel gerek ise ruhsal yönden acı çekmesine neden olacak, utanma, korku, acizlik ve değersizlik duygusu uyandırıp onurunu zedeleyecek hareketler eziyet kapsamında sayılırlar.
Madde-96
(1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz.
(2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;
a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe veya boşandığı eşe karşı, işlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
FAİL
Eziyet suçu, özgü suçlar kapsamında sayılmadığı için bu suçun failli herkes olabilir.
!!!! Bu suçu işkence suçundan ayıran en temel etken suçun failine yöneliktir. İşkence suçu faili bakımından özgü suç niteliğinde olup sadece kamu görevlisi tarafından işlenebilen bir suçtur!!!!
MAĞDUR
Bu suçun mağduru herhangi bir kimse olabilir. Ancak mağdurun, çocuk, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişi, gebe kadın olması veya failin üstsoyu, altsoyu, babalığı, analığı ya da eşi olması durumlarında suçun nitelikli hali vücut bulur ve verilecek cezada arttırıma gidilir.
FİİL
Mağdurun gerek bedensel gerek ise ruhsal yönden acı çekmesine neden olacak, mağdurda utanma, korku, acizlik ve değersizlik duygusu uyandırıp onurunu zedeleyecek hareketler eziyet kapsamındadır. Eziyet teşkil eden fiiller, kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmelidirler. Eziyetten söz edebilmek için, eziyet oluşturan fiillerin sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Fiillerin ani ve süreklilik arz etmeyecek şekilde işlenmesi durumunda farklı suçlar vücut bulurken, eziyet suçu kapsamında sayılmazlar. Ayrıca , eziyet suçu ancak icrai hareketle işlenebilir. İhmali davranışla eziyet suçunun işlenmesi mümkün değildir.
ŞİKAYET
Eziyet suçu, şikayete tabi suçlardan değildir. Dolayısıyla bu suçun işlenmesi durumunda re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılır.
KUSURLULUK
Eziyet suçu genel kastla işlenir. Fail, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir.
HUKUKA UYGUNLUK
Eziyet suçunda, mağdurun rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil etmez. Eziyet suçunun gerçekleştirilmesine mağdur rıza gösterse dahi, bu suçla korunan hukuksal değerlerden biri kişinin onuru olduğundan eziyet suçu oluşacaktır.
GÖREVLİ MAHKEME
Eziyet suçlarında görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir.
SUÇUN YAPTIRIMI
1-Eziyet suçunu işleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2-Suçun nitelikli halini işleyen kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ
A. Suçun Çocuğa, Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye ya da Gebe Kadına Karşı İşlenmesi,
B. Üstsoy veya Altsoya, Babalık veya Analığa ya da Eşe Karşı İşlenmesi,
Durumlarında verilecek ceza arttırılır.
EMSAL YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 4.CD, 15.01.2008, 2006/7192 E., 2008/197 K
“Sanığın eyleminde aile bireylerine kötü davranma suçuna özgü sürekliliğin ne suretle oluştuğuna ilişkin kanıtlar gösterilmeden ve sanığın eşini basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek biçimde yaraladığı kabul edilmesine karşın TCY.nın 86/2-3. maddeleri
erine 232/1. maddesi uyarınca hükümlülük kararı verilmesi” bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 4.CD, 06.04.2010, 2008/10591 E., 2010/6251 K;
“5237 sayılı TCY’nin 232/1. maddesinde düzenlenen aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü
muamelede bulunma suçu; yaralama, tehdit, sövme gibi Yasanın başka maddelerinde
açıkça suç olarak tanımlanmış eylemler dışında kalan, çıplak gezdirme, aç bırakma,
sürekli alay etme, korkutma gibi merhamet ve şefkatle bağdaşmayan eylemleri kapsar.
Yargılamaya konu somut olayda; sanığın alkollü olarak nedensiz yere eşi olan
mağdureye vurarak kasten yaralama suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, 5237
sayılı TCK’ nin 86/2, 86/3-a maddeleri gereğince hüküm kurulması gerekirken, aile bireylerine kötü davranma suçundan hükümlülük kararı verilmesi” yasaya aykırıdır.,
Yargıtay 5.CD, 17.01.2011, 2010/6869E., 2011/47K
İnsan onuruyla bağdaşmayan mağdurun gerek bedensel, gerek ise ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına neden olan hareketlerin belli bir süreç içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu süreç içinde hareketler süreklilik arz eder bir tarzda gerçekleşmelidir. Belli bir süreç içinde gerçekleşen eziyet oluşturan fiiller, benzerlik gösterebileceği gibi farklılık da gösterebilir.
Önemli olan failin bilerek ve isteyerek belli bir süreç içinde uyguladığı insan
onuruyla bağdaşmayan hareketlerin, bir bütün halinde mağdura bedensel veya
ruhsal yönden acı vermesi veya mağdurun aşağılanmasına yol açacak nitelikte
olmasıdır. Nitekim Yargıtay, birlikte yaşadığı kadının oğlunu, farklı zamanlarda
uzun süre çeşitli şekillerde dövdüğü, bacaklarını, ayaklarını, sırtını ve cinsel
organını kızgın demir ve soba ile yaktığı, aşağıladığı olayda eylemlerinin bütün
Olarak eziyet suçunu oluşturacağına karar vermiştir
Yargıtay 5. CD, 17.01.2011, 2010/6869E., 2011/47K
“sanık annenin, birlikte yaşadığı diğer sanığın kendi oğlu olan mağdura yönelik farklı zamanlarda uzun süre çeşitli şekillerde dövme, kızgın demir ile yakma, aşağılama şeklindeki eylemlerini ağırlığına, sayısına ve yerine
nazaran aynı evde yaşadığı için bildiği, bazen tokat ve yumruk atarak eyleme katıldığı ve diğer sanığı “döv onu” demek suretiyle teşvik edip, cesaretlendirdiği, eylemlerini gizleyerek devamlılığını sağladığı olayda, eylemlerinin bir bütün
olarak eziyet suçunu oluşturacağı yönünde karar vermiş, sanık olan anne hakkında eziyet suçundan beraat kararı verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.”
Av. Hasan Basri SARI
HUKUK & DANNIŞMANLIK BÜROSU