ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI
Ülkemizde maalesef ki çok fazla sayıda ölümle sonuçlanan iş kazası yaşanmaktadır. Bu durumun önüne geçebilmek adına öncelikle işçilerin kendi hak ve yükümlülüklerini bilmeleri büyük önem arz etmektedir. İş kazasının yaşanması durumunda, özellikle de ölümle sonuçlanan iş kazalarının akabinde izlenecek süreç son derece önemlidir. Bu nedenle makalemizde ölümle sonuçlanan iş kazalarına ilişkin hukuki süreçlere yer vermeye çalışacağız. Tabi ki temennimiz ve beklentimiz bu tür üzücü olayların hiçbir surette yaşanmaması, işverenlerin bu durumun önüne geçebilmek adına her türlü önlemleri almasıdır. Makalemizin siz değerli okurlarına da naçizane tavsiyemiz; “karşılığı ne olursa olsun önceliğin sizin hayatınız ve güvenliğiniz olduğunu lütfen unutmayınız ve bu konuda hiçbir işverene en ufak bir taviz vermeyiniz.”
Öncelikle makalemizin içeriğini özetleyecek olursak;
1* İŞ KAZASI NEDİR ?
2* İŞ KAZASI SONRASI SÜREÇ NASIL İŞLER?
3* İŞ KAZASI DAVALARININ CEZA VE TAZMİNAT HUKUKU BOYUTU?
4* İŞVERENLERİN SORUMLULUKLARI?
5* ÖLÜMLÜ İŞ KAZASI SONRASI TALEP EDİLEBİLECEK TAZMİNAT KALEMLERİ?
6* ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARINDAN KAYNAKLI DAVALARDA GÖREVLİ YETKİLİ MAHKEME?
7* İŞ KAZALARI DAVALARI ARABULUCUĞA TABİ Mİ ?
8* İŞ KAZASI GEÇİREN İŞÇİNİN MİRASÇILARI NE YAPMALIDIR?
9* İŞ KAZASI EMSAL YARGITAY KARARLARI ?
İŞ KAZASI NEDİR ?
İş kazası, kişinin çalışma hayatında 5510 sayılı Kanunda sayılan hallerden birinde meydana gelen ve sigortalıyı bedenen veya ruhen engelli hale getiren olaydır.
5510 sayılı Kanunda sayılan iş kazası halleri ise şunlardır:
-Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
*İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle
*Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
*Hizmet akdi ile çalışan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
*Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
*Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle meydana gelen olaylardır.
5510 sayılı kanunda iş kazası sayılacak haller belirtilmiştir. Bu sebeple iş kazası geçiren kişi ya da kişilerin maddi ve manevi tazminat hakkı alacağı bulunmaktadır.
Ülkemizde her yıl yüzlerce ölümlü ve yaralamalı iş kazası meydana gelmektedir. Bu sebeple birçok kişi mağdur duruma düşmektedir.
İŞ KAZASI SONRASI SÜREÇ NASIL İŞLER?
Öncelikle olarak İş kazası sonrasında İş Kanunu m.4/1-b bendi kapsamında sigortalı olanlar için iş kazası bildirimi süresi ise rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden itibaren 3 işgünüdür. Ancak, her halde bu süre iş kazasının meydana gelmesinden itibaren 1 ayı geçemez.
İş bildirim süresi kaç gün diye bakıldığında; sürenin 3 “işgünü” olması nedeniyle pazar günleri ve resmi tatil günleri dikkate alınmaksızın süre hesaplanır. Ayrıca, cumartesi günler İş Kanunu bakımından iş günü olarak kabul edilse de resmi işlemlerde iş günü olarak kabul edilmez. Dolayısıyla sürenin hesaplanmasında da dikkate alınmaz. Mevcut kaza ivedilikle SGK’ya bildirilmelidir. Bildirim yükümlülüğü işveren üzerindedir.
İŞ KAZALARI SONRASI CEZA VE TAZMİNAT HUKUKU ANLAMINDA SÜREÇ
Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere; tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.
Ölümlü iş kazaları için tazminat davasının açılabilmesinin yanı sıra, ceza davalarının açılması da mümkündür. Ölümlü iş kazalarında ise fail asli kusurlu ise, yaşanan olaya göre değişebilmekle birlikte verilecek ceza alt sınırının üstünde bir ceza verilecektir.
Buna göre iş kazalarında taksirle ölüme neden olma suçunda 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ön görülmüştür. İş kazası nedeniyle ölümden kaynaklanan cezai sorumluluğa uygulanan TCK’nın 85’inci maddesi şu şekildedir:
“Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
İş kazası nedeniyle ölüme sebebiyet verme ceza davalarında dava zamanaşımı 15 yıldır.
Taksirle bir veya birden fazla kişinin ölümüne neden olan iş kazalarında ceza zamanaşımı süresi 20 yıldır.
İş kazalarında tazminat için dava açma süresi, söz konusu olayın yaşandığı tarihten itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, iş kazalarının neden olduğu ölüm ve yaralanmalar için de geçerli olmaktır.
İşverenin sorumluluğu; kusur sorumluluğudur. SGK’nın işverene rücu hakkının doğması için ise, iş kazası veya meslek hastalığının işverenin kastı veya iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmiş olması gerekir. Yani bir iş kazasında ancak kusur var ise cezalandırma söz konusu olacaktır. İşçinin ağır kusuru bilinçli hareketi mevzuata aykırı fiilleri işverenin sorumluluğunu azaltan önemli sebeplerdir
İş kazası sonucunda ölüm gerçekleşmiş ise, açılacak soruşturma sonucunda iş kazasının taksirle ölüme neden olma şartlarının bulunup bulunmadığı belirlenir. Taksirle ölüme sebep olma TCK kapsamında 85.maddede tanımlanmıştır.
İşveren, ölüm veya yaralanma neticesini öngörmesine rağmen gerçekleşmeyeceğine güvenerek hareket etmişse işverenin “bilinçli taksirden” sorumluluğu gündeme gelebilir. Türk Ceza Kanununda bilinçli taksir halinde daha ağır bir sorumluluk öngörülmüştür ve dolayısıyla verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Taksirle ölüme sebep olma suçu bakımından bilinçli taksirin uygulanıp uygulanmayacağı ancak somut olayın şartlarına göre değerlendirilebilecek olup cezai sorumluluğun Objektif şartlara göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
İş kazası nedeniyle taksirle ölüme neden olma suçunda, iş kazasında kimlerin ne ölçüde sorumluluğunun olduğu bilirkişi raporlarıyla saptanmaktadır. Genelde bu davalarda sorumlu kişiler, şirket ortakları yerine sorumlu müdürler veya iş güvenliği uzmanları olabilmektedir.
İşverenin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi ve somut olguların saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, araştırılması ve işverenin kusur oranının belirlenmesi gerekmektedir. Kusur incelemesi uygulamada ekseriyetle bilirkişiler tarafından yapılmaktadır.
Ölümlü iş kazası sonrası işverenler TCK kapsamında taksirle öldürmeye sebep olma iddiası ile ceza yargılanmasına taraf olabilirler. Bu süreçte işçinin eğitimi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirildiği ve sair durumlar taksir anlamında önem arz etmektedir.
ÖLÜMLÜ İŞ KAZASI SONRASI TAZMİNAT HUKUKU
Ölümlü iş kazalarından sonra vefat eden işçinin mirasçıları bakımından destekten yoksun kalma ve manevi tazminat alacağı hakkı talep etme hakkı hasıl olmaktadır.
Ölenin desteğini yitiren kişiler tbk 53 hükmüne göre destek kaybı nedeniyle uğradıkları zararlarını sebep olandan isteyebilir. yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere destekten yoksunluk tazminatına hükmedilmesi için öncelikle destek ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardım ilişkisini varlığı gerekir.
Ölen kişini yardım edeceği miktarın niteliği ve kapsamı kazancının ne olduğunun tespiti yönüyle zorunludur.
Destekten yoksun kalma konusunda en önemli hususlardan birisi ölen kişinin gelir durumunun saptanması ve mahkemeye gelir durumu ile alakalı evrakların ibrazıdır
Destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanmak için ölen kişi ve tazminat talep edenler arasında kan bağı ve mirasçılık ilişkisi olması zorunlu değildir. destekten yoksun kalındığının ispatı gerekmektedir.
Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilmek için, ölen kişiden yaşarken maddi destek alınması şarttır. Bunun yanında tazminatı isteyen kişi ölenin amcası, yeğeni veya komşusu dahi olabilir. Yaşarken maddi destek alınmayan kişinin ölümü nedeniyle maddi tazminat talep edilmesi mümkün değildir. Önemli olan husus destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunan kişinin ölenden yaşarken destek aldığını ispat etmesidir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, bir maddi tazminat türü olup, zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler (TBK m.50). Zarar görenin kusurlu davranışı ile zararın ortaya çıkmasına veya artmasına sebebiyet vermesi halinde maddi tazminat miktarının indirilmesi gerekir.
Ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler, ölenin tüm çalışma hayatı süresi boyunca kendilerine sağlayacağı destekten mahrum kalmaları nedeniyle oluşan her türlü maddi zararlarının tazmin edilmesini isteyebilirler. Ölen kişinin destek süresi boyunca yakınlarına sağlayabileceği maddi karşılık hesaplanarak yakınlarına destekten yoksun kalma tazminatı olarak verilmelidir
“DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI UGULAMADA BİLİRKİŞİLERCE YAPILMAKTA OLUP TAZMİNAT MİKTARI KUSUR ORANI, ÖLEN KİŞİNİN GELİRİ, YAŞI VE BİRÇOK HUSUS BAZ ALINARAK YAPILMAKTADIR. BU KONUDA BİRÇOK EMSAL YARGITAY KARARI MEVCUTTUR.”
İş kazası sonucunda bu tazminatın talep edilebilmesi için ön koşul, işçinin ölmüş olmasıdır. İşçinin iş kazası sonucunda ölmesi halinde hayattayken bakmakla yükümlü olduğu ya da işçinin desteğine muhtaç olan eş, çocuk ya da diğer yakınları işçinin ölmesi sonucunda onun desteğinden yoksun kalacaklardır. Bu nedenle ölen işçinin desteğine muhtaç olan aile bireyleri ya da yakınları işçinin iş kazası geçirip ölmesi söz konusu olursa destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmak için dava açabilecektir. Bu tazminatın talep edilebilmesi için;
İşçinin destekten yoksun kalan kişilere hayattayken bakabilecek güçte olması, Tazminat talebinde bulunan kişilerin işçinin yardımına gerçekten muhtaç olması, şartlarının bulunması gerekir.
MANEVİ TAZMİNAT
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi’nin 2. Fıkrası’nda, ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Yürürlükte olan mevzuatımızda, manevi tazminat miktarının teknik olarak hesaplanmasını sağlayan bir metot bulunmamaktadır. Bu sebeple manevi tazminat miktarı, bazı kriterler değerlendirilerek somutlaştırılmaktadır. Manevi tazminat miktarını belirleyen kriterler Türk Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi’nde şu şekilde sayılmıştır:
-Somut durumun özellikleri,
-Tarafların mali durumları,
-KUSUR ORANI
-ORANTILILIK İLKESİ
-SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE SEBEP OLMAMASI
-MANEVİ ANLAMDA IZDIRAP VE KEDERİ BİR NEBZE DE OLSA DİNDİREBİLECEK TUTARDA OLMASI
ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARINDAN KAYNAKLI DAVALARDA GÖREVLİ YETKİLİ MAHKEME
İş kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme İş Mahkemeleri’dir. Yetkili mahkeme ise, işverenin ikametgâhı veya kazanın gerçekleştiği yer mahkemesidir.
İŞ KAZALARI DAVALARI ARABULUCUĞA TABİ Mİ ?
İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında ise İş Mahkemeleri’nde dava açmadan önce arabuluculuk dava şartı değildir.
İŞ KAZASI GEÇİREN İŞÇİNİN MİRASÇILARI NE YAPMALIDIR.
İş kazası sonrası vefat eden işçinin mirasçıları noter yahut sulh hukuk mahkemesi ilamı aracılığı ile mirasçılık bağını ispat etmelidir. İş kazasından kaynaklı alacakların dava talebi yahut ihtiyari arabuluculuk yolu ile çözümü için gerekli hukuki prosedür uzman avukatlar gözetiminde başlatılmalıdır.
EMSAL YARGITAY KARARLARI
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2009/400
Karar : 2009/432
Tarih : 14.10.2009
“Bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için olayla sigortalının zarar görmesi arasında uygun neden-sonuç (illiyet) bağının gerçekleşmesi gerekir. Ortaya çıkan olayın nitelik itibariyle “sosyal sigorta olayı” olması ve bu olayın sigortalıyı zarara uğratması icabeder.Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, sigortalıyı bedence ve ruhça zarara uğratan olayın 506 sayılı yasanın 11. maddesinde belirlenen “hal ve durumlardan” birinde meydana gelmiş bulunması gerekli ve yeterlidir. Ancak yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Bu ilkeler ışığında davacının çöp dökerken düşme şeklinde cereyan eden olay sonucu bedence veya ruhça zarar uğradığı veya sağlık kurulu raporlarına yansıyan mevcut arızasının 21.5.1994 tarihindeki olay dolayısıyla meydana geldiği kanıtlanamamıştır. Öte yandan, 21.8.2006 günlü Adli Tıp raporunda mevcut arıza ile olay arasında illiyet bağı kurulamadığı bildirilmiş olduğundan olayın iş kazası olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.”
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2017/2359
Karar : 2019/749
Tarih : 20.06.2019
“Geçici iş ilişkisi sırasında meydana gelen iş kazasında işçiyi geçici olarak çalıştıran işveren ile o işe gönderen işveren birlikte sorumlu olurlar”
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2012/1141
Karar : 2013/282
Tarih : 27.02.2013
“Somut olayın incelenmesinde, Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, iş kazasının meydana gelmesinde işverenin %80 kusurlu olduğu ancak %20 oranında kötü tesadüfün rol oynadığı tespiti yapılmış ise de, yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, özellikle işverenin Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümlerine aykırı hareketlerinin varlığının tespit edilmiş olması karşısında, iş kazasının meydana gelmesinde kaçınılmazlık faktörünün rol oynadığından bahsetmek ve işverenin rücu ile sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinde kaçınılmazlığı dikkate almak mümkün değildir. Mahkemece yapılacak iş, iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan, yukarıda sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılacak incelemeyle; mevzuat uyarınca hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı yönlerinin yargısal denetime elverir biçimde irdelendiği rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, işyeri koşulları gereğince ve yeterince araştırılıp saptanmadan, %20 kötü tesadüf olgusuna dayanan kusur raporunun hükme dayanak yapılmış olması isabetsizdir.”
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2013/2219
Karar : 2014/411
Tarih : 28.03.2014
“İş kazası nedeniyle ağır bedensel zarara uğrayan işçinin yaralanması sebebiyle çocuklarının üzüntü ve keder duyacakları ve giderek bir miktar manevi tazminata hak kazanacakları şüphesizdir.”
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2016/1528
Karar : 2019/1169
Tarih : 12.11.2019
“Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; iş kazası nedeniyle davacının talep ettiği maddi tazminat açısından, hükme esas alınan 15.11.2013 tarihli hesaba ilişkin bilirkişi raporunun yeni verilere göre tazminatın hesaplandığı “B” şıkkının hükme esas alınması suretiyle 95.090,83TL maddi tazminata karar verilmesinin davalı yararına usulü kazanılmış hakkın ihlali olup olmadığı, somut olay bakımından iş kazası nedeniyle yaralanan davacı için takdir edilen 110.000,00TL manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Somut olay değerlendirildiğinde; 10.04.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle işçi Cemal’in %76 oranında maluliyete yol açacak şekilde yaralandığı, olayın meydana gelmesinde sigortalının %20 oranında kusurlu bulunduğu anlaşıldığından tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar, direnme kararında açıklanan nedenler, tarafların kusur durumu ve davacının uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece davacı adına hükmedilen 110.000,00TL manevi tazminat miktarı yerindedir.”
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas : 2007/128
Karar : 2007/147
Tarih : 14.03.2007
“Somut dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren davacının maddi ve manevi tazminat talebidir. Davacı, davalı idarede “sözleşmeli personel” olarak çalışmış olup, aralarında akdedilmiş bulunan idari sözleşmeye dayalı uyuşmazlıkta iş mahkemesinin görevli olmadığı anlaşıldığından idari yargıda dava açılmalıdır.”
HBS HUKUK & DANIŞMANLIK BÜROSU
Aşağıdaki benzer makalelere de göz gezdirebilirsiniz ( erişmek için yazının üzerine tıklayınız) ;